B1 seviyesi dikte çalışması yapacağımız eğitimimize hoş geldiniz. Bu eğitimimizin sonunda B1 seviye Fransızcaya geldiğiniz zaman hangi zamanlarda cümleler kurabileceğinizi, cümleleri nasıl anlayabileceğinizi ve B1 seviyesine geldiğiniz zaman nasıl konuşabileceğinizi görmüş olacaksınız.
Fransızca B1 Seviye Dikte Çalışması
Dikte çalışmaları yaptığımız eğitim serimize devam ediyoruz arkadaşlar. Bundan önceki bloglarımızda Fransızcanın A1 ve A2 seviyelerinde bulunan audio’larını dinlemiştik. Daha sonra bu audio’ları yazıya döktük, yazıya dökmekle kalmayıp bu yazıya döktüğümüz audio’ları parçalarına ayırarak sizlere bütün kurallarını, zamanlarını göstermiştim. Bugünkü eğitim videomuzda Fransızcanın B1 seviyesinde bulunan bir audio’yu dinleyeceğiz ve önceki videolarımızda yaptığımız gibi bu audio’yu yazıya döktükten sonra hep birlikte yine yazıya döktüğümüz audio’yu parçalara bölerek, ben içerisinde bulunan bütün kuralları sizlere gösteriyor olacağım.
Yine çok güzel, çok eğlenceli ve sizler için çok öğretici bir ders olacaktır. Böylelikle Fransızcanız B1 seviyesine geldiği zaman, hangi zamanlarda cümleler kurabileceğinizi, kelimeleri ve cümleleri nasıl anlayabileceğinizi ve tabii ki de nasıl konuşabileceğinizi anlamış olacaksınız. Biliyorsunuz ki biz eğitimlere, siz B2 seviyesini bitirene kadar devam ettiriyoruz. Yani eğer ki siz bizim B2 seviyesini bitirene kadar olan eğitimimize katıldıysanız ve bu eğitimi tabii ki de bitirdiyseniz az sonra dinleyeceğimiz audio’yu sorunsuz bir şekilde anlamış olmanız lazım ve hatta gerekirse yazıya dökebiliyor olmanız lazım arkadaşlar.
Yapacağımız şey; öncelikle buradaki B1 seviye dikte audio’sunun hepsini dinleyeceğiz. Hepsini dinledikten sonra tekrar başa alacağız ve bu defa cümle cümle durdurarak dinlemeye devam edeceğiz. Sonrasında ise her duyduğumuz cümleyi not alarak ilerleyeceğiz. Sizlerden isteğim eğer ki bizim eğitimlerimize katılıp B1 seviyesini bitirdiyseniz veya kendinizi B1 seviyesinde hissediyorsanız veya hangi seviyede olduğunuzu bilmeden benimle birlikte bu alıştırmayı yapmak istiyorsanız benim gibi; bu dinlediğimiz audio’yu durdurarak ve o aralıkta ne duyduysanız not alın defterinize. Ve daha sonra benimle birlikte kontrol edersiniz. Öncelikle bir kez dinleyelim, bakalım bu audio’da ne deniyormuş. Dinleyelim. —ses—
Umarım anlamışsınızdır.
Telefonun başında bir bayan var. Bayan arıyor ve aradığı kişi de camcı. Çocuklar camı kırmışlar, bayan bundan bahsediyor. Şimdi ne dediğini birlikte işleyeceğiz ve bakalım Madame Durand’nun kurduğu cümlelerin içerisinde hangi Fransızca kuralları varmış. İlk cümleden başlayarak dinliyoruz. —ses—
Bonjour, c’est madame Durand à l’appareil! Arkadaşlar burada sizden öğrenmenizi istediğim bir kural var. Eğer Fransa’da olan veya Fransızca konuşan birini arıyorsanız ve o kişi telefonu açmıyorsa öncelikle kendinizi tanıtmanız gerekiyor. Çünkü karşınızdaki kişi sizin sadece telefon numaranızı görüyor ve kim olduğunuzu bilmiyor. Bunu yapmak için Fransızların neredeyse %90’ı aynı şeyi kullanırlar. İlk önce tabii ki de her dilde olduğu gibi selam verilir. Daha sonra ise c’est denilir. C’est Fransızcada herhangi bir şeyi tanıtırken kullandığımız bir kalıp c’est kalıbı. Bu madame Durond’dur. Daha sonra à l’appareil, işte bu Fransızların telefonda en çok kullandığı kelimedir arkadaşlar.
Cihazın başında anlamına geliyor. Hatırlarsanız bu à l’ konusunu işlediğimiz bir eğitim videomuz vardı. İsterseniz gidip onu da izleyebilirsiniz arkadaşlar. ( https://www.youtube.com/watch?v=8rIH8Swr8oo&t=1s ) Bu eğitim videosunda biz Fransızcanın à takısını işlemiştik. À neydi arkadaşlar? Yer bildiren bir takıydı. Ve biz burada ‘madame Durand à l’appareil’ dersek; cihazdaki madame Durond;’dur şeklinde Türkçeye çevirebiliriz. Merhaba cihazdaki madame Durond’dur, şeklinde çevirelim. Sonraki cümleye devam edelim. —ses—
J’ai essayé de vous appeler plusieurs fois mais vous étiez injoignable! Demiş madame Durond. Peki, bu cümle ne anlama geliyor? Şimdi bu cümlenin anlamına bakalım birlikte. Şimdi burada (J’ai essayé) bir zaman var. Bu zaman Fransızcanın passé composé zamanıdır. Yani Türkçemizdeki geçmiş zamandır. Öncelikle buradaki essayé fiilinin anlamına bakalım. Essayé’nin anlamı denemek demektir. J’ai essayé ‘denedim’ anlamına geliyor. Tabii dikkat edin arkadaşlar burada; biz bir şeyi yapmayı denemek dediğimiz zaman yani denemek fiilinden sonra bir fiil gelecekse -mesela koşmayı denemek, yapmayı denemek vs.- o zaman denemek fiilinden sonra ‘de’ eklememiz lazım her iki fiilin arasına.
Bakın burada J’ai essayé de denmiş.
J’ai essayé de, denedim, neyi denemiş? Vous appeler, sizi aramayı denedim diyor. Plusieurs fois, birkaç kere demektir. Plusieurs birkaç, fois kere anlamı katar cümleye. Neymiş? Sizi birkaç kere aramayı denedim ama vous étiez injoignable. Ama yoktunuz diyor. Size ulaşamadım diyor. Burada da bir zamanımız var yine arkadaşlar. Vous étiez zamanı var, bu zamanımız ise Fransızcanın imparfait zamanıdır. Yine geçmiş zaman ama passé composé ile farkı; passé composé’de biz denedim dedik, denedim fiilini imparfait ile söyleseydik deniyordum derdik. Injoignable kelimesinin anlamı ulaşılamazdır. Bu arada Fransızcada çok kullanılan bir ektir. Bu ‘in’ eki.
Bakın normalde joignable kelimesi ulaşılabilir anlamı katar cümleye. Ama biz bu kelimenin başına ‘in’ koyarsak ve injoignable dersek ‘ulaşılamaz’ anlamı katar cümleye. Yani bir kelimenin başında in görüyorsanız bu kelime olumsuzdur ve in kelimeye olumsuzluk katar. Kelimelere dikkat edin, kelimelerin başında ‘in’ kullanılıyorsa kelime olumsuz olur. Devam edelim. —ses—
Mes enfants ont cassé la baie-virtée, demiş. Şimdi bu cümlenin anlamı nedir? Mes enfants Fransızcada ‘çocuklarım’ anlamına gelmektedir. Ne yapmışlar çocuklarım? Ont cassé la laie-virtée, bakın burada yine passé composé zamanı var. Nasıl anlıyoruz bunu? Çünkü buradaki öznemizden sonra hemen avoir fiili kullanılmış. Ont kelimesine kadar bu cümle şimdiki zaman cümlesi.
Çünkü mes enfants ont dedik, yani ‘çocuklarımın var’.
Ama cümlenin geri kalanına bakarsak arkadaşlar cassé dediği için kırılmak anlamına gelen casser kelimesinin geçmiş zamanla çekilmiş hali var. Ve burada casser fiilinin geçmiş zaman çekimi olduğu için biz bu cümlenin otomatik olarak passé composé olduğunu anlıyoruz aslında.
Mes enfants ont cassé la baie-virtée. Baie-vitrée ise Türkçeye camlı kapı olarak çevrilebilir. Hani bu biliyosunuz; evlerin balkonlarına çıkarken camlı kapılar olur. Camları vs. kırılabiliyor. Burada ise Madame Durond’un çocukları bu balkona çıkan camlı kapının camını kırmışlar arkadaşlar, Madame Durond bunu söylüyor. Kelimelerin anlamlarını yazalım. Casser kırmak demek. Ve size her zaman kullandığım bir şeyi de göstereyim. Conjugaison sayfamıza gireceksiniz arkadaşlar, hangi kelimeyi isterseniz bu kelimenin Fransızcadaki bütün zamanlardaki çekimini bu sayfamız sizlere verecektir. Ben eğitimlere katılan arkadaşlarımıza da hep bu sayfamızı göstererek ilerliyorum.
Bu sayfayı nasıl en verimli şekilde kullanacaklarını anlatıyorum. Mesela casser yazalım ve arayalım, kırmak anlamına gelen casser fiilini arayalım. Burada casser fiilinin bütün zamanlardaki çekimini görüyorsunuz. Biz ne dedik? Ils ons cassé dedik. Yani biz de passé composé zamanını işlemişiz ils ons cassé dediğimiz zaman. Çocuklar balkon kapısının camını kırmışlar. Devam edelim. —ses—
Nous avons besoin d’un vitrier pour la réparer, dedi. Burada size anlatmak istediğim belki de size az da olsa ağır gelebilecek bir konu var. Öncelikle şu cümlenin anlamına bir bakalım, daha sonra size o konuyu anlatayım. Nous avons besoin d’un vitrier, burada bir kelime bütünü var. Ayrılmaz bir kelime bütünü aslında. Türkçemizdeki ihtiyacı olmak anlamına gelen bir kelime bütünü var burada. Avoir besoin de şeklinde bu kelime bütünü arkadaşlar. Bunun anlamı ihtiyacı olmaktır. Örneğin, Fransızca öğrenmeye ihtiyacım var demek istiyorsam; burada nasıl bir cümle kurmam lazım? Öncelikle avoir fiilini kullanacakmışız ve daha sonra besoin de ekleyecekmişiz.
Yani j’ai besoin d’apprendre le français yazabiliriz arkadaşlar.
Fransızca öğrenmeye ihtiyacım var dediğimiz zaman ‘j’ai besoin d’apprendre le français’ bakın ayrılmaz ve bozulamaz bir bütün var ve o bütün de ihtiyacı olmak anlamına gelen ‘avoir besoin de’ bütünüdür. Fransızcada böyle kelime bütünlerini sıklıklar görüyoruz, karşımıza çok çıkıyorlar. O yüzden bazen kafamız karışabiliyor aslında. Örneğin ben size bu ‘de, de la’ kelimelerinin anlamıyla ilgili bir video yapmıştım zaten. Bu video hem eğitimimizde hem de YouTube’da var. Tabii ki de ikisi de aynı değil arkadaşlar ama hemen hemen aynı şeyden bahsediliyor. Burada biz ‘de’ kelimesinin anlamını biliyoruz aslında. De neydi? Cümleye -den, -dan anlamı katıyordu.
Mesela ‘je vien de l’école’ dediğimiz zaman ‘okuldan geliyorum’ anlamı katıyordu cümleye. Burada ise de’yü görüyoruz ve diyoruz ki; burada bir de var ama bu de cümleye hiçbir anlam katmıyor ki, olmasa olmaz mı diyoruz. Çünkü de’nün anlamı normalde -den, -dan ekidir. Ama burada nous avons besoin d’un vitrier dediğimiz zaman ‘camcıdan ihtiyacım var’ anlamına gelemez. Yanlış bir cümle olur, devrik bir cümle olur. O yüzden bir anlam katmıyor aslında cümleye ama bu de’yü yazmamızın sebebi; maalesef ki bir kelime bütünü olması. Avoir besoin de kelime bütününün içinde de’nün kullanılması gerekiyor arkadaşlar. Bu yüzden burada yazmak zorundayız.
Eğer biz buraya de yazmazsak; maalesef ki cümle bozuk, yanlış olacaktır. O yüzden bu kelime bütünlerini de bütün olarak öğrenmeniz gerekiyor. Mesela ihtiyacı olmak fiilini sadece besoin olarak ezberlemeyin veya öğrenmeyin. İhtiyacı olmak fiilini ‘avoir besoin de’ olarak ezberleyin, bunu bir bütün olarak öğrenin. Bu sizin için çok daha iyi olacaktır. Vitrier ise camcı demektir arkadaşlar.
Pour la réparer, evet işte size bahsettiğim kural burada arkadaşlar.
Burada biz neden la demişiz? Ben eğitimimizde Fransızcanın B1 seviyesinde üstüne basa basa anlatıyorum arkadaşlar. Neden ‘la’ kullandık burada? Burada la kullanmamızın nedeni; bir kısaltma yapmak istememizdendir. Şimdi biz burada la kullanmamış olsaydık ne olurdu biliyor musunuz? Nous avons besoin d’un vitrier pour réparer, yani bir camcıya ihtiyacımız var tamir etmek için. Yine doğru bir cümle, yine anlaşılabilir bir cümle. Ama biz burada cümleye daha da fazla anlam katması için, neyden bahsettiğimizi karşımızdakine anlatmak için iki tane şansımız var: ya ‘nous avons besoin d’un vitrier pour réparer baie-vitrée’ diyeceğiz. Biz burada baie-vitrée’yi de kullanabilirdik arkadaşlar ama bakın kullanırsak kulağa kötü gelen bir cümle olacak.
Bu iki tane cümleyi ardı ardına okursak. Bakın: Mes enfants ont cassé la baie-virtée. Nous avons besoin d’un vitrier pour réparer baie-vitrée. İki cümlede de ayrı ayrı baire-vitrée dedik. Yani gerek yok ve kulağa hoş gelmiyor arkadaşlar. Böyle aynı sözcüğü tekrar tekrar söylememiz Fransızcada cümle kurarken güzel bir şey değil. O yüzden biz istiyoruz ki; biz baie-virtée’yi yazmadan karşımızdaki baie-virtée’den bahsettiğimizi bilsin diyoruz. Bunu yapmak için ise Fransızcada kısaltmalar kullanıyoruz.
Yani biz burada pour la réparer dersek, buradaki la diğer cümledeki baie-vitrée’nin kısaltılmışı anlamına geliyor. Bu konu çok uzun bir konu. Eğitimimizde belki birkaç saat duruyoruzdur. Yani az da olsa, eğer ki B1 seviyesindeyseniz; bu konuyu anlamanız gerekir. O yüzden sizlere bunu da söylemek istiyorum. Burada la kullanmamızın sebebi; bir önceki cümlede bulunan baie-virtée kelimesini tekrar etmemek istediğimizdendir. Bu yüzden: Nous avons besoin d’un vitrier pour la réparer cümlesini kuruyoruz arkadaşlar. Dediğim gibi biraz ağır olacaktı size bu anlattığım kural ama maalesef bunu bilmeniz sizin için çok daha iyi olacaktır. —ses—
Nous ne pouvons pas passer cette nuit sans la vitre, diyor arkadaşlar.
Peki, ne anlama geliyor bu? Nous ne pouvons pas passer cette nuit sans la vitre. Burada pouvons kelimesi pouvoir fiilinden gelmektedir. Pouvoir fiili ise -ebilmek anlamı katar cümleye. Eğer ki İngilizceniz varsa; pouvoir fiili cümleye ‘can’ anlamı katar. Pouvoir ‘yapabilmek’, ‘gidebilmek’, ‘yiyebilmek’, ‘alabilmek’ gibi anlamları katar cümleye. Nous ne pouvons pas, yapamayız diyor. Ne yapamazmış?
Passer cette nuit sans la vitre, passer geçirmek demektir. Cette nuit dersek burada, cette nuit bu gece anlamına gelmektedir ve burada ise sans la vitre dersek ‘camsız’ anlamı katar cümleye. Sans cümleye -sız, -siz anlamı katar. Yani biz burada sans kullanmasaydık la vitre ‘cam’ anlamına gelirdi ama biz bunun başına sansa koyarsak ‘camsız’ anlamına gelir. Yani ne diyor Madame Durond? Nous ne pouvons pas passer cette nuit sans la vitre derken. Bu geceyi camsız geçiremeyiz diyor arkadaşlar. Niye bu geceyi camsız geçiremezmiş Madame Durond? —ses—
Il fait très froid! Çok soğuk diyor. Burada ise yine bir kelime bütünü var. Ayrılamaz bir kelime bütünü var aslında. Il fait dediğimiz zaman eğer ki havadan bahsediyorsak arkadaşlar; havanın soğuk mu sıcak mı karlı mı olduğunu söylemek istiyorsak karşıdakine, biz il fait kelime grubunu kullanırız. Normalde il fait demek ‘o yapıyor’ anlamına gelmektedir.
Fait yapmak anlamına gelen faire fiilinden geliyor ve il fait dediğimiz zaman ‘o yapıyor’ anlamı katıyor cümleye ama bu bir kelime bütünü olduğu için farklı anlamlar da katabiliyor cümleye. İşte Fransızcanın da aslında zor tarafı burada. Herhangi bir kelime cümleye o kadar farklı anlamlar katabiliyor ki arkadaşlar, maalesef bunları da öğrenmek durumundayız. Il fait très froid dediği zaman; çok soğuk diyor. Froid soğuk demektir. Froid yerine chaud deseydi, çok sıcak demiş olacaktı. Devam edelim. —ses—
Il faut que vous interveniez au plus vite, diyor Madame Durond.
Peki, bu cümlenin anlamı nedir arkadaşlar? Burada yine Fransızcanın B1 seviyesinde öğrenmeniz gereken bir kelime var karşımızda. Falloir fiili bu fiil de. Neden B1 seviyesinde öğrenmelisiniz bu fiili? Hemen gelelim ve conjugaison sayfamıza bakalım https://fransizcaogreniyorum.net/conjugaison/ falloir fiilinin farkı neymiş arkadaşlar. Bakın falloir fiilini aradığımız zaman çekimlerinin sadece il ile olduğunu görüyoruz. Il faut, ,l fallut, il fallait, il faudra gibi sadece il ile çekimi var.
Ama mesela diğer başka bir fiili aradığımızda örneğin casser fiilini; her özneyle çekimi vardı; je, tu, il, nous, vous, ils… Falloir fiilinin yok ama neden yok? İşte bu da Fransızcanın kurallarından bir tanesi. Il faut bir kelime bütünüdür ve kesinlikle değiştirilemez. Sadece zamanlarda değiştirilebilir. Geçmiş zamanda başka kullanılabilir, gelecek zamanda başka kullanılabilir ama her zaman öznesi il’dir. Il faut olarak yazılır. Ve bunun anlamı cümleye zorunluluk katmaktır. Il faut cümleye zorunluluk katar. Gelmek gerekir, yemek gerekir, tamir etmen gerekir gibi zorunluluk katmak istediğimiz zaman il faut kullanıyoruz cümlede.
Şimdi ise il faut ile gelen farklı bir kuraldan bahsetmek istiyorum sizlere. Il faut que vous interveniez au plus vite dediğimiz zaman buradaki kuralımız Fransızcanın subjonctif zamanı çekimidir. Subjonctif zaman çekimi nedir peki? Interveniez fiilimize conjugaison sayfamızdan bakalım arkadaşlar. Bakın burada interveniez fiilinin çekimleri var.
Indicatif ve subjonctif çekimleri var.
Şimdi yine bir kuralla karşı karşıyayız. Fransızcada ‘il faut’ kelimesi kullanılıyorsa il faut fiilinden sonraki gelen cümle subjonctif zamanında çekilir. Normal indicatif zamanında çekilmez. Yani burada interveniez yazmamızın sebebi; cümlenin başında il faut kullanmamızdan gelmektedir. Il faut que vous interveniez au plus vite dediğimiz zaman cümlenin anlamı nedir? Au plus vite en kısa zamanda anlamına gelir. Il faut que vous interveniez au plus vite, en kısa zamanda gelmeniz lazım ve gelip tamir etmeniz lazım diyor Madame Durond karşısındakine. Devam edelim. —ses—
Car c’est vraiment une urgence. Burada car kelimesi kafanızı karıştırmasın. İngilizcedeki gibi araba anlamına gelmiyor. Aslında Fransızcada da car araba değil de; böyle büyük araba anlamına geliyor. Otomobil değil de otobüs gibi büyük arabalara Fransızcada car denilebiliyor ama burada tabii ki de araba anlamında kullanılmamış arkadaşlar. Çünkü buraya araba yazarsak bir anlamı olmaz, cümleye yanlış anlam katar. Buradaki anlamı ‘çünkü’dür. Evet, Fransızcada çünkü derken ‘car’ kullanabiliriz.
Car çünkü anlamı katar cümleye.
Çünkü c’est vraiment une urgence. Vraiment gerçekten demektir. Car c’est vraiment une urgence, çünkü gerçekten bu bir aciliyet. Une urgence aciliyet demektir. Eğer ki Fransaya yolunuz düşerse ve Allah korusun hastalanırsanız, hastaneye gidecek olursanız; acil bölümünde urgence yazar. Une urgence dediğimiz zaman da bir aciliyet anlamı katar. Devam edelim. —ses—
De mon côte, je vais contacter mon assurance pour faire les démarchers. Côte Fransızcada taraf anlamına gelmektedir. De mon côte dediğimiz zaman, kendi tarafımdan anlamı katar cümleye. Yani benim tarafımdan ne yapacakmış? Je vais contacter mon assurance pour faire les démarchers. Contacter fiili Türkçemizdeki aramak, ulaşmak anlamına gelmektedir. Je vais contacter mon assurance, assurance ise sigorta anlamına gelmektedir. Buraya kadar, sigortama ulaşacağım diyor.
Je vais burada cümleye futur proche anlamı katmıştır.
Yani yakın gelecek zaman, yakında olacak olan bir olayı anlatırken biz Fransızcada futur proche zamanından yararlanırız. Bunu yapmak içinse aller fiilinden yararlanırız. Je vais contacter mon assurance diyoruz burada, sigortamı arayacağım anlamına geliyor. Ne için arayacakmış Madame Durond sigortasını? Pour faire les démarchers, yani işlemleri yapmak içim sigortamı arayacağım diyor. Tekrardan formülize edecek olursak; işlemleri yapmak için sigortama ulaşacağım olarak tam olarak Türkçeye çevirebiliriz. Démarchers işlemler demektir. Assurance ise sigorta demektir. Devam edelim. —ses—
J’attends votre retour avec l’impatience, az önce gördüğümüz kuralı tekrardan göreceğiz şimdi. J’attends votre retour, attends arkadaşlar attendre fiilinden gelmektedir. Beklemek anlamı katar cümleye. Neyi bekliyormuş Madame Durond? Votre retour avec l’impatience, geri dönüşünüz bekliyorum yani geri aramanızı bekliyorum anlamı katıyor cümleye. Avec de ile anlamı katar cümleye. Peki, buradaki l’impatience ne anlama geliyor? İşte bunu göreceğiz şimdi. L’impatience ne katıyor cümleye, buna bakmamız lazım şimdi.
Az önce ne demiştik? Injoignable dediğimiz zaman ulaşılamaz demiş oluyorduk. Patience normalde Fransızcada sabırlı anlamına gelir. Ama biz bunun başına im koyarsak ve impatience dersek; sabırsızlık anlamına gelir. Peki, burada Türkçemizle neredeyse tamamen aynı kullanılan bir ifade var. Avec l’impatience; sabırsızlıkla anlamına gelir aynı Türkçemizde de olduğu gibi. J’attends votre retour avec l’impatience dediğimiz zaman beni geri aramanızı sabırsızlıkla bekliyorum demiş Madame Durond. Çok normal çünkü çocukları camı kırmışlar ve hava çok soğukmuş. —ses—
Appelez moi au plus vite même si que vous ne seriez pas disponible, demiş.
Peki, bunun anlamı nedir? Burada Fransızcanın başka bir zamanı var. Appelez moi dediğimiz zaman ‘beni arayın’ diyor. Zorunluluk veriyoruz. Bunun tam olarak Türkçesini de şöyle diyebiliriz; emir verirken kullandığımız bir zaman arkadaşlar bu. Bu zamanın ismi ise; impératif zamanıdır. Mesela conjugaison sayfamıza girip appeler fiilinin impératif çekimine bakalım. Impratif zorunluluk demek. Yani biz karşımızdakine diyoruz ki ‘ara beni’. Ona emir veriyoruz. Ara beni diyoruz. Au plus vite, en kısa zamanda beni arayın diyor arkadaşlar. Même si, bakın burada yine çok kullanılan bir kalıp var, même si kalıbı. Olsa bile anlamı katar cümleye.
Même si que vous ne seriez pas disponible, işte Fransızcanın yeni bir kalıbını daha görüyoruz arkadaşlar, yeni bir zamanı daha var burada. Bu zaman ise Fransızcanın conditionnel zamanı. Bakın buradaki fiilimiz être fiili, être fiilinin conditionnel zamanına bakalım. Présent ‘vous seriez’, gördünüz mü? Neymiş, appelez moi au plus vite même si que vous ne seriez pas disponible. Peki, biz burada neden bu zamanı kullanmak zorunda kaldık. Çok basit arkadaşlar. Bizim burada bu zamanı kullanmamızın sebebi; conditionnel zamanı kullanmamızın sebebi -conditionnel demek aslında karşımızdakini şartlandırmak anlamına gelir- si kullandığımızdandır, eğer kullandığımızdandır.
Olsa bile, eğer anlamı katıyor.
Karşımızdakini şartlandırıyoruz, şöyle olsa bile beni arayacaksın diyoruz. Şartlandırma cümleleri kuracağımız zaman conditionnel zamanından yararlanıyoruz. Bu da yine bir B1 seviye size öğrettiğimiz kurallardan bir tanesidir. Appelez moi au plus vite même si que vous ne seriez pas disponible, bu cümlenin tam olarak anlamı nedir? Disponible müsait demektir. Burada cümleye kattığı anlam, beni müsait olmasanız bile arayın. Yani gelmeyecek olsanız bile, başka işiniz olsa bile beni arayıp söyleyin bunu bana diyoruz karşımızdaki kişiye ki; ben de ona göre gideyim başka bir camcı bulayım anlamı katıyor bu cümleye. Disponible müsait demektir.
Eğer ki biz bu disponible yazısının başına in koyarsak ne olur arkadaşlar? Indisponible yazarsak ne olur? Meşgul anlamı katar cümleye. In koyduğumuz zaman cümlenin başına, farklı bir anlam katıyor. Tam tersi anlam katıyor. Devam edelim. —ses—
À très bientôt, bonne journée. Madame Durond telefonu kapattı. À très bientôt, çok yakında görüşürüz anlamına geliyor. Eğer ki bir Fransızca konuşuyorsanız biriyle veya bir Fransız ile konuşuyorsanız; daha sonra görüşürüz, yarın görüşürüz, 1 yıl sonra görüşürüz derken cümlenin başına her zaman à koyarız. Bu da aklınızda bulunsun.
À très bientôt, çok yakında görüşürüz diyor.
Bugünkü dikte çalışmamızın sonuna geldik. Bu çalışmamız sayesinde hem bir sürü kelime öğrendiniz hem de kelimelerin dışında B1 seviyesinde bulunan zamanların birçoğunu öğrendiniz, kuralların birçoğunu öğrendiniz ve B1 seviyesine geldiğiniz zaman nasıl konuşacağınızı öğrendiniz arkadaşlar. Fark ettiyseniz A1 ve A2 seviyesinde yaptığımız dikte çalışmalarına göre bu seviyede dinlediğimiz dikte çalışmasında; Madame Durond sizler B1 seviyesinde olduğunuz için biraz daha hızlı ve akıcı bir şekilde konuştu. Çünkü siz B1 seviyesine geldiğiniz zaman artık karşınızdaki kişinin size Fransızcayı çok yavaş tane tane konuşmasına gerek kalmadan artık öğrenmeye ve anlamaya başlıyorsunuz arkadaşlar karşınızdaki kişi sizinle akıcı bir şekilde konuşabildiği zaman. Umarım dersimizi beğenmişsinizdir. B1 seviyesinde bulunan bir dikte çalışmasını hep birlikte işledik. Umarım bu dersimiz sayesinde çok iyi bir şekilde verim alabilmişsinizdir, bilmediğiniz kuralları öğrenebilmişsinizdir.