Yine sizlere sorular sordum. Çünkü takipçilerimin çoğu Avrupa’da yaşıyorlar. Avrupa’ya sonradan gelecek olan kişilere yol göstermesi için, şu an Avrupa’da yaşayan takipçilerime Avrupa’ya gelmeden önce neler yapmaları gerektiğini, burada nelere dikkat etmeleri gerektiğini sordum. Fransa’ya sonradan gelip de burada yaşayan insanların bir tanesi bile memnun değil.
Bunun tabii ki de birçok sebebi var. Ailevi sebepler olabilir, kültürel sebepler olabilir vs. ama sebeplerden tabii ki de bir tanesi buraya gelmeden önce bazı şeyleri yanlış bilmeleriydi. Ben size bir sürü soru sordum bu konuyla alakalı ve sağ olun sizler de bana cevaplar verdiniz. Cevaplara geçmeden önce gelmeyi düşünenler için Fransa hakkında bilgiler vereyim.
Bir tanıdığım vardı ve Fransa’ya gelmeyi çok istiyordu. Artık Fransa gözünde nasıl büyüdüyse, Fransa’yı nasıl hayal ettiyse buraya gelmek için 5 sene boyunca uğraştı. Vize almaya çalıştı, vermediler. Kendine bir iş buldu buradan, gelemedi. Vize almak için İstanbul’a belki 3-4 kere gitti ve sonunda uğraştığı o vizeyi alabildi, hayalini kurduğu Fransa’ya gelebildi. Buraya işçi olarak geldi ve işçilerin birlikte kaldığı evlerde kalacaktı kendisi. Geldiği gün havaalanından aldılar, kalacağı eve götürdüler.
Eve girmiş, etrafına bakmış “Bu mu Fransa?” demiş ve orda adam bayılmış şaşkınlıktan. O gün hastaneye kaldırdılar arkadaşı. “Ben nasıl eşimi ve iki çocuğumu bırakıp buraya geldim. Fransa böyle bir yer değil, olmamalı” diyordu. Buraya uyum sağlayabilmek için birçok zorluk yaşadı. Nedeni de buraya gelmeden önce bir bilgisinin olmamasıydı. Bazılarınız Fransa’yı Amerika’daki gibi büyük bahçeli, garajlı, tek katlı evler var sanıyorsunuz. Buraya insanlar bir geliyorlar bir apartman içerisinde 150 tane daire görüyorlar, şaşırıyorlar. Bu yüzden gelmeden önce az da olsa bilgi sahibi olmanız açısından sizlere böyle bir yazı paylaşmak istedim.
Fransa’ya Gitmeden Bilinmesi Gerekenler
“Gelmesinler, pişman olurlar” deniyor. Bu şekilde çok mesaj aldım. Tamam arkadaşlar gelmesinler ama birçoğunuzun gelme zorunluluğu var. Eşi burada, evi burada, belki de anne babası burada mecburen gelmek zorunda olanlar var. Az önce bahsettiğim kişi 3 sene zorluk çekti uyum sağlamak için daha sonrasında eşi ve çocukları da geldi yanına. Bu insanlara gelmeyin diyemezsiniz ki çünkü eşi burada. Diyebileceğimiz şey gelmeden önce hazırlıklı gelin.
“Fransa’ya üniversite için nasıl gelinir hocam bir bilginiz var mı? Benim için çok önemli” denilmiş. Hangi üniversitenin hangi bölümüne gitmek istiyorsunuz. O bölümle o spesiyalitesi olan üniversiteyle iletişime geçin ve onlara modalitelerini sorun, onlar sizi yönlendireceklerdir.
“Ben beş yıl yaşadım. Türkiye’ye dönmek de pişmanlıktır” denmiş.
Bakın bir takipçim Türkiye’ye dönmüş bir de pişman olmuş. Demek ki olmuyor.
“Yurt dışında yaşamak isteyenler gidecekleri ülkenin dilini mutlaka araştırsınlar bilgi edinerek ve meslek erbabı olarak gelsinler” denmiş. Dil bilmememiz o ülkede ne kadar yaşarsak yaşayalım hep önümüzde bir duvar oluyor. O yüzden gelmeden önce dil öğrenebilirseniz öğrenin. Bu arada biz eğitimlerimizi sizler için yaptık. Siz Fransa’ya gelmeden önce eğitimlerimizi izleyerek hazırlanabilirsiniz.
“Türkiye’de ehliyeti olanlar hemen Fransız ehliyetine çevirmek için işlemlere başlasın. Geç kalmasınlar” denmiş. Bu da çok önemli. Türkiye’de eğer Fransa’ya gelmek istiyorsanız şunu bilin Fransa’da ehliyet almak gerçekten çok zor. Belki de Avrupa’nın en zor ehliyet alınan yeri Fransa’dır. Türkiye’de ehliyetiniz varsa burada çok kolay Fransız ehliyetine çevirtebiliyorsunuz. Eğer Türkiye’de bir ehliyetiniz yoksa hiç vakit kaybetmeden ehliyete yazılın ve bir an önce ehliyetinizi almaya çalışın.
Yoksa buraya geldikten sonra gerçekten çok zorlanacaksınız.
“1 Yıllık vize ile gelenler hemen vizelerini internetten onaylatsın. Ofii’ye buraya geldiğinizi bildirin” denmiş. Bakın bu da çok önemli. Eğer ki 1 yıllık vizeyle geliyorsanız hemen onaylattırın internet üzerinden.
“Gelmeden önce burada sigorta yapabiliyorsa yaptırsınlar. Eşi burada olanlar yaptırabiliyor mesela” denilmiş. Eğer ki eşiniz sizin için bir sigorta yaptırabiliyorsa siz gelmeden önce yaptırsın. Demek ki işinize yarayabiliyormuş.
“Oradaki insanlar nasıllar merak ediyorum. Tesettürlü bayanlara nasıl bakıyorlar bilmiyorum” denilmiş. Bunun cevabını ben vermeyim, siz verin arkadaşlar. Ben objektif bir cevap veremeyebilirim.
“Yakın zamanda Fransa’ya geleceğim. Eşim orada ama tereddütlüyüm biraz” denilmiş.
Endişeye gerek yok arkadaşlar. Sorularınız olursa bize yazabilirsiniz. Hatta isterseniz bir tane Facebook grubumuz var bizim “Yardımlaşma Grubu” diye. O gruba da girin, orada istediğiniz soruyu paylaşın. Biz size orada da yardımcı oluyoruz.
“Dil öğrenince Fransa da güzel. Doğduğumuz yer değil doyduğumuz yer önemli olan” denmiş. Çok doğru söylemiş.
“İsviçre’de tesettüre karşı değiller” denilmiş. Çok iyi.
Bu arada arkadaşlar Türkiye’den ehliyet almadan buraya gelenler ver burada almak zorunda olanlar için biz bir eğitim hazırlıyoruz. Yine ben veriyorum eğitimi. Bu eğitimi aldıktan sonra rahatlıkla ehliyet alabilirsiniz. Ama henüz hazır değil, çünkü gerçekten zaman bulmakta zorlanıyorum.
“Baş örtüsü ile temizlik dışında hiçbir iş yapamıyorsunuz, onun çok da bir sıkıntı yok” denilmiş.
“Bence kıyafet konusunda Fransa daha rahat. Kimse kim ne giymiş diye bakmıyor. Sadece tesettürlü çalışılmıyor orası problem” denilmiş.
Ne güzel üstteki sorunun cevabını sevgili takipçilerimiz veriyor.
“Bizim yaptığımız hatayı yapmasınlar ilk dil öğrensinler. Sonradan pişman olurlar” denilmiş. Ben burada 40 yıl yaşayıp yine de Fransızca konuşamayan kişiler gördüm. Türkiye’de birine söylesen inanmazlar ama öyle arkadaşlar. Bu yüzden bu eğitimi çıkarttık ve her boş vaktinizde katılabileceğiniz şekilde geliştirdik.
“Hiç zamanı olmayanlara ne önerirsiniz” denilmiş. Eğitimi öneririm arkadaşlar. Biz eğitimi sizin zamanınız yok diye koyduk. Zamanınız olduğu zaman eğitime bağlanıyorsunuz. Biz size bu saatte mutlaka oturun çalışın demiyoruz ki.
“Hiç zaman kaybetmeden sizin eğitimlerinize katılmalarını tavsiye ediyorum” denilmiş. Teşekkür ederim.
“Vallahi her şeyi yapmalılar. Çünkü burada her şey lazım. Mesleği olsun, gelip de burada inşaata gitmesin” denilmiş.
“Dil öğrenmek istiyorsanız öncelikle Türk dizilerini unutun; Fransızca izleyin, dinleyin, konuşun, konuşmaktan utanmayın, yanlış da olsa konuşun kimse sizinle dalga geçmez” denilmiş. Çok haklısınız.
“Ben de Brüksel’de yaşıyorum. Fransızca öğrenmeye çalışıyorum ama bir türlü olmuyor, aklım almıyor” denilmiş. Biz size Fransızcayı Türkçe olarak öğretiyoruz, daha nasıl anlaşılır bir şekilde anlatacağımı bilmiyorum. Online Eğitimlerimize katılın, göreceksinizdir.
“Hocam oturum veya vize nasıl alınır, yardım eder misiniz?” sizden istedikleri tüm kağıtları evrakları verirseniz ve onların istedikleri kriterlere uyarsanız almamanız için bir sebep yok.
“Bekar gelsinler abi, kız arkadaş özel hoca gibidir. Keşke ben de 1-2 yıl sonra evlenseydim” denilmiş. Ben şimdi size diyemem ki boşanın da gelin diye.
“Kürdan ile sokakta dolaşmasınlar, kâfi” denilmiş.
“Konuşurken artikellere takılmak gerekli midir?” denilmiş.
Hayır, gerekli değil. Örneğin la colle yapıştırıcı demek. Siz buna le colle derseniz bir sorun olmaz ama tabii ki bunun la colle olduğunu bilmelisiniz.
“Çocuklarının geleceği için orijinal Fransızların çoğunlukla olduğu yerlerde yaşasınlar” denilmiş.
“Herkese güvenmemeliler” deniyor. Tam olarak hangi konuda güvenmemelisiniz bilmiyorum arkadaşlar.
“Türkçe bilen insanların yanında kalmayın. Yoksa Fransızca öğrenmeniz çok zorlaşır” denilmiş.
“Kendi ülkemizde tüm aksaklıklara rağmen bir şekilde yaşıyor ve bağlılık duyuyorduk. Şimdi burada da aynı şekilde önyargıları bir kenara bırakıp “Ben de varım” diyebilmek, insanlığa değer katacak şu ana kadar ne yaptıysam devam edeceğim.
Dil, din, renk ve kültür farklılığı çok güzel onlardan öğrenecek ne çok şeyim var ama öğrenirken hepsini uygulamak zorunda değilim.
Ortak kurallar dışında zaten onların da böyle bir beklentileri yok.
Saygı çerçevesinde gelişen bir alaşım olacağı için en iyisi “Ben de varım” derken beklentisiz olmak bu işi çok kolaylaştırıyor. Çok daha uzar bu, bir yıllık deneyimler Hocam. Mutluluğa çevrilmek bazı koşulları bakış açımızla değişip gelişiyor” denmiş. Yani deniyor ki Fransa’ya geldikten sonra bakış açımızı değiştirmemiz lazım, insanların yeni kültürlerine açık olmamız lazım ama onlarla aynı şeyi yapmak zorunda değiliz. Sadece öğrenin, bilin ama aynı şeyleri yapmayın diyor. Çok güzel.
“Bildikleri çoğu şeyi unutsunlar. Mesela kaldırıma park etmek, yola tükürmek, bankamatiklerde insanların omzuna kadar gelip işlemlerine bakmak gibi davranışları yapmayıp, medeniyetin tadını çıkarsınlar” denmiş.
Şu ana kadar bana yazdığınız tüm cevapları okudum, Avrupa’ya sonradan gelmek isteyen vatandaşlarımız için. Şimdi ise sizlere biraz da kendi görüşlerimden bahsedeceğim. Ben şunu düşünüyorum ve bunu gerçekten gözlemledim buraya sonradan gelen insanlarda. Fransa’ya sonradan gelen arkadaşlarımız Fransa’da yatırım yapmak istemiyorlar. Mesela birçoğumuz Fransa’da yılın 10 ayı kalıyoruz. 10 ay buradayız 2 ay Türkiye’deyiz.
Burada 10 ay boyunca çalıştığımız parayı gidip Türkiye’de yatırım yapıyorsunuz.
Bunu sadece Fransa Türkiye için düşünmeyelim. 10 ay bir ülkede çalışıp kalıyorsunuz, 2 ay başka bir ülkeye tatile gidiyorsunuz. Hangisi için yatırım yapmak sizin için önemli olur? Tabii ki 10 ay yaşadığınız yer. Sonuçta sizin ömrünüzün %80’i orada geçiyor. Yani demek istediğim şey ben burada bolluğun içinde fakirlik yaşayan çok fazla Türk vatandaşı gördüm.
Bolluğun içinde fakirlik yaşıyoruz ve Türkiye’ye gittiğimizde Türkiye’de koca koca villaların içerisinde bolluğun içerisinde yaşıyoruz. Neden? Çünkü biz kendimizi hep ona şartlandırmışız. Hep kendimize “Türkiye benim için çok önemli!” diyoruz. Tabii ki de çok önemli ama yaşadığınız yer çok daha önemli. Buna dikkat edin.
Öncelikle yaşantınızı burada bir düzeltin. İlk önceliğiniz bu olsun. Burada güzel bir yaşantı kurduktan sonra bir ev sahibi, bir araba sahibi artık güzel yaşantı sizin için ne anlama geliyorsa, burada yaşantınızı düzenledikten sonra gidin dünyanın her yerinde Türkiye’de, Amerika’da, Rusya’da nerede isterseniz orada gidin yatırımınızı yapın ama öncelikle yaşadığınız yeri mükemmelleştirin. Çok güzel ve büyük bir evde yaşayın. Çocuklarınıza güzel bir gelecek sunabilecek bir yerde yaşayın. Daha sonra dünyanın her yerinde yatırımınızı yapabilirsiniz.
Ben böyle düşünüyorum.
İllaki ev alın demiyorum. Kiraya çıkarak da bunları rahatlıkla yaparsınız. 150 dairenin aynı apartmanda olduğu binalarda kalmaktan kaçının. Çocuklarınız için bahçeli bir ev kiralayın, gücünüz yetiyorsa satın alın.
Çocuklarınızın okumaları için önünü açın. Ben buraya sonradan gelen arkadaşlarımı anlarım çünkü 22-23 yaşında evlenip Fransa’ya geliyorlar ve çok fazla Fransızcaları olmadığı için mesleki açıdan pek fazla seçenekleri olmuyor. Ya şantiyede çalışıyorlar ya da bir restoranda bir aşçı, bir garson olarak çalışıyorlar. Çünkü böyle bir mesleki açıdan dil konusunda bir sınırınız olduğu için bu meslekler dışında mesleklerde rahatça iş bulup çalışamıyorsunuz.
Benim çocuklarınızın önünü açın diye söylemek istediğim şey, çocukları burada doğan, Fransızca konuşabilen insanlar burada çocuklarınızı 14-15 yaşlarında şantiyeye sokup daha sonra onların şantiyelerde babalarının, amcalarının yanında günlük 100€’ya çalışmalarına izin vermeyin. Çocuklar bir kere orada çalışınca akıllarında direkt şu hesap dönüyor: Ben Fransa’da 28 yaşına kadar okuyup ayda 3.500€ alacağım ama 15 yaşımda şantiyede 1 ay çalışsam 3.000€ alırım.
Bunun için 10 yıl daha okumaya ne gerek var şantiyede çalışır aynı parayı alırım diyorlar. Çocuklarınızın bunu demesine, bunu fark etmesine izin vermeyin.
Ben geçen yıl Almanya’ya gitmiştim.
Taksiye bindim, taksi şoförü Türk. Restorana yemek yemeye gittim, yöneticisi ve garsonları Türk. Araba satın almaya gittik, gittiğimiz galerinin üst düzey yöneticileri Türk. Almanya’da Türkler bu kadar çok alana dağılmışken neden Fransa’da şantiye ve aşçılıkla sınırlı kalalım. Elbette ki çocuklarınızın okumasını hepiniz istersiniz. Lütfen çocuklarınızı 15 yaşında şantiyeye gönderip para kazanmanın tadını vermeyin. Gelecekleri parlak olsun.
Fransa kültürünü öğrenin. Çekinmeyin, açık görüşlü olun ve Fransız arkadaşlarınız olsun. Bu çok önemli bir şey. Buraya geldiğiniz zaman etrafınızla konuşun. Fransız arkadaşlarınız olsun, sadece Türklerle veya Araplarla birlikte olmayın. Fransızlarla her ne kadar din kardeşi olmasak da, Hristiyan, ateist olsalar da din kardeşimiz olan Araplardan çok daha ahlaklı oluyorlar. Neden böyle diyorum çünkü Fransızlarda çalma bulamazsınız, çok nadirdir.
Fransızlarda para kaçırma yok, dolandırıcılık vs. bulamazsınız. Bunu diğerlerinde bulursunuz. Fransızlardan kesinlikle kaçınmayın. Gidin arkadaşlık kurun. Onlar çok yardımseverlerdir, yardım isteyin.
Onlarla birlikte olun arkadaşlar, onlardan kimseye zarar gelmez.
Bakın buraya yazıyorum kimseye zarar gelmez. Ben yine sizlerle ufak bir şey paylaşmak istiyorum sizlerle. 35 sene önce gelmiş ailelerden birinin hikayesi bu. Fransa’ya ilk kez geliyorlar, zaten babaları yaklaşık beş sene önce gelmiş buraya.
Geliyorlar ve kendilerini eve kapatıyorlar çünkü Avrupa’yı bırakın Türkiye’de kendi yaşadıkları şehrin dışına çıkmamış, direkt Bayburt’ta doğup büyümüş Avrupa’ya gelmiş insanlar. Buraya geldiklerinde etraflarında sadece Fransızlar varmış, bir tane bile Türk yokmuş eve geldikleri gibi kendilerini eve kilitlemişler. Bir gün kapıları çalıyor ve bir Fransız ailesi kendilerine içi meyve dolu bir sepet getiriyor. Meyveleri yemeyi bırakın dokunmaya korkmuşlar, Fransızların onları bombalamaya geldiklerini düşünmüşler. Gelmeden önce bilin, Fransızlar çok iyi insanlar. Gidin, konuşun, arkadaşlık edin kesinlikle size zarar gelmeyecektir.
Eğer ki Türkiye’de bir meslek sahibi iseniz mesleğinizle ilgili olan tüm kağıtları, evrakları alıp öyle gelin. Hatta yapabiliyorsanız bu belgeleri Fransız konsolosluğunda Fransızcaya çevirtin.