Bugünün konusu bahaneler olacak. Fransızca öğrenmemek ile ilgili bahanelerinizden bahsedeceğiz. Şu anda bir Fransızca öğrenme sayfasında olduğunuz için Fransız dili üzerinden ilerlemeyi daha sağlıklı buluyorum ama tabii ki bu sadece Fransızca öğrenmeyi kapsamayacak. Bu hayatta verdiğiniz bütün kararları, attığınız bütün adımları kapsayan bir yazı olacak. Aslında bu konuyu yapmadan önce çok düşündüm “yapsam mı, yapmasam mı?” diye. Çünkü kabul edilmesi çok zor bir konu bu. Acaba size sorayım mı sormayım mı diye çok düşündüm. Çünkü bahane gerçekten hayatımızda olan bir şey ama bizi her an her saat zehirleyen bir davranış. Bunu kabullenmek çok zor ama kabullendiğiniz zaman hayatta çok hızlı ve sağlıklı bir şekilde ilerliyoruz.
Bunu kabullenmek çok önemli ve bunu kabullenmek bir ciddiyet gerektirir, bunu herkes kabullenemez ama siz bahanelerinizi kabullenebiliyorsanız bu sizin ne kadar çok bilge olduğunuzu ve ne kadar çok açık görüşlü olduğunuzu belirtir. Bunu herkes yapmaz merak etmeyin. Size birazdan göstereceğim tablolar bahanelerle ilgilidir. Ve ben size bugün İnstagram üzerinde hangi bahanelerin arkasına saklanarak Fransızca öğrenmediğinizi sordum. Çünkü birçoğunuz Avrupa’ya, Fransa’ya, Belçika’ya, İsviçre’ye, Kanada’ya sonradan gelmiş insanlar ve sizin Fransızca konuşup konuşamama sebebiniz doğal sebep olarak görüyoruz. Doğal sebebiniz ana dilinizin Türkçe olması ve Fransızca konuşulan ülkelere sonradan gelmeniz. Bu sizin nedeniniz.
Neden Fransızca konuşamıyorsunuz?
Çünkü sonradan geldiniz buraya.
Bu konuda hemfikiriz arkadaşlar. Bu konuyu daha önceden konuşmuştuk bu konuda bir canlı yayınımız mevcut bundan önceki canlı yayınlarımıza bakabilirsiniz. Bunun yanında şimdi bunu şu an neden olarak kabul ettik. Sonradan geldiğiniz için doğal olarak Fransızca öğrenemiyorsunuz. Bir de bunun arkasına saklanan bahaneler var arkadaşlar. Neden Fransızca öğrenemiyorsunuz? İşim çok, zamanım yok, çocuğum var, Korona var, uykum var, pazar günümü ailemle geçirmek istiyorum, akşam eve geldiğimde çay içmek istiyorum, sabah 6’da değil de 7’de kalkmak istiyorum… gibi hepimizin bahaneleri var arkadaşlar. Bu sadece Fransızca için değil hayatımızdaki tüm her şey için geçerli olan bahaneler.
Bu kâğıtta İnstagram sayfama gelen cevapların tamamı bulunuyor arkadaşlar ve geçen yaptığımız canlı yayınlarda olduğu gibi ben bu cevapların arasında seçim yapmak zorunda kaldım çünkü benzer cevaplar vardı. Aslında itiraf etmek gerekirse bu kadar fazla cevap geleceğini tahmin etmiyordum çünkü bahaneleri kabullenmek büyük bir bilgelik gerektiriyor ve bahaneleri kabullenmek çok zordur. Ben diyordum ki en fazla 10-15 kişi yazar bahaneleri olduğunu ve 15 kişiyi geçmez sanıyordum. Şu anda bana 150 kişi yazmış bahanelerini. Gerçekten sizi canı gönülden tebrik ediyorum arkadaşlar çünkü atılması gereken ilk adımı atmışsınız aslında. Şimdi sizlere sizin bahanelerinizi okumak istiyorum. İçerisinde illaki siz yazmasanız bile sizi kapsayan bir bahane görebilirsiniz.
“Dilin sürekli zor olduğunu kendimize empoze etmek ve hiç öğrenemeyeceğimizi söylemek”.
Doğru. Fransızca dili dünyanın en zor dillerinden biri kabul edilir hatta birçok kişiye dünyanın en zor dili diye empoze edilir. Bu çok doğru bir şey ve aslında bunu bizim nasıl empoze ettiğimiz önemli. Aslında gerçekten zor mu yoksa insanlar bize zor dediği için mi zor bunu bir düşünmek gerek.
“Hayat telaşı, iş ve çocuklar”. Yani sizce bir bahane olabilir mi arkadaşlar? Bence bunu bir bahane değil de çocuklarımın olması motive eden bir neden olarak görmek çok daha doğru olacaktır. Çünkü benim çocuklarım varsa bugün benim atacağım adımlar benim çocuklarımın geleceğini belirleyecektir. Yani ben bugün çocuklarım var diye bahanelerin ardına saklanırsam demek ki çocuklarımın geleceğini doğru şekilde düşünmüyorum demek.
“Yazılış ve okunuş arasındaki fark can sıkıcı.” denmiş bu da bir bahane değil aslında. Çünkü bu Fransızcanın kurallarından bir tanesi. Yazılışı ve okunuşu farklı bu Fransızcanın kuralı. İngilizcenin de kuralları var Almancanın da kendi kuralları var Fransızcanın da var arkadaşlar. Değiştiremeyeceğimiz kurallar var bu kurallardan biri de yazılışı ile okunuşu arasında fark olmasıdır. Bu nasıl bir bahane olabilir ki onu anlamadım.
“Fransızca zor dildir derim bahane olarak ama boşuna demişim.” denmiş.
Böyle güzel mesajlar da geldi, bunları da sizinle paylaşmak istiyorum. Daha ben sizinle konuşmadan bu aslında bunun bir bahane olmayacağını anlamışsınız ve direkt yazmışsınız. Fransızca zor dildir derim bahane olarak ama boşuna demişim denilmiş, süper.
“Hiçbir bahanem yok ne yazık ki tembellik.” yazılmış. Hiç zamanım yok diye bahane etmiştim bunu anladım hocam Allah razı olsun sizden demiş. Allah hepimizden razı olsun inşallah ama nasıl yardım ettiğimi bilmiyorum gerçekten. Devam edelim
“Dil kurslarına gidiyorum ama sürekli aynı şeyleri tekrar ediyorlar. Öğrenci öğretici bir şey bahanesi.” denmiş. Aslında dil kursları ile ilgili şunu söyleyebilirim. Özellikle de Fransa’da dil kursuna gidiyorsanız öğrenmekte güçlük çekebilirsiniz ama tabii ki bu bir bahane değil bu sadece bir güçlüktür arkadaşlar. Fransa’daki dil kursunda ne yaparlar, siz başlangıç seviye Fransızca ile gelirsiniz “Bonjour Bonjour” diye başlarsınız derse ama o “Bonjour “diyerek başladığınız ders bir hafta sonra sizler için o kadar ağır olmaya başlar ki çünkü orada belki de sizden önde olan bir sürü insan var ve siz onların seviyesine yetişemiyorsunuz.
Yetişemediğiniz zaman da ne oluyor, öğrenemediğiniz anlamadığınız bir şey olduğu için artık soğumaya başlıyorsunuz.
Bunu Fransızca olarak görmeyin, mesela ben Arapça öğrenmek istesem ve bir kursa gitsem, bu kurstaki kişi de bana Arapça olarak hoş geldin gibi normal bir şeyler anlatmaya başlasa ve ben sıfır seviyedeyim ve merhaba dahil olmak üzere hiçbir şey anlamıyorum. Eğitmen benimle Arapça olarak konuşmaya devam edecek, Arapça ben bu demek, Arapça sen şu demek anlatacak ama ben eğitmenin söylediklerini onun dilini bilmediğim için anlamayacağım ve eğitmen de benim dilimi bilmediği için bana anlatmaya çalıştığı kelimenin karşılığını benim dilimde veremeyecek.
Biz dolayısıyla en kolay kısmı bile bu yüzden anlayamadığımız için konular zorlaşmaya başladıkça onları da anlayamıyoruz ve soğumaya başlıyoruz. Bu çok normal, bu insanın doğasında olan bir şey. Anlamadığınız yerde soğursunuz arkadaşlar. Fransa’ya sonradan gelenlere 350-400 saat empoze edilen dil kursları var. Bu dil kurslarına gidip bitirip ağzından bir tane doğru cümle çıkmayan bir sürü tanıdığım var. Bu çok normal ama burada kendimize sormamız gereken soru “Bu bizim için bir bahane olabilir mi?” veya “Bunun başka bir çıkış yolu yok mu? Bu bahaneyi nasıl ortadan kaldırabilirim?” olacaktır.
“Tek başına koca evi idare et, çocuklarla ilgilen maalesef ders çalışılmıyor.” denilmiş.
Bana bunu bir sene veya altı ay önce söyleseydiniz bunu gerçekten bir bahane olarak kabul edebilirdim çünkü Fransızcayı öğrenmek için maalesef kurslara gitmeniz gerekiyordu ve bu kurslar sizden öğlen 12 akşam 5 arası veya sabah 8 öğlen 12 arası gibi günün önemli bölümlerini alıyordu. Bu o zamanlar bir bahane olarak kabul edilebilirdi ama şu an teknoloji gelişti ve bizim eğitimimize katılan bir sürü ev hanımı öğrencimiz var.
Hatta öğrencilerimizin yarısı yurt dışına sonradan gelmiş ev hanımlarından oluşuyor. Bu kişiler ev, yemek ve çocuklarıyla ilgilenip en sonunda kendilerine ayırabilecekleri en fazla bir saatleri oluyor ve bu bir saatte eğitimimize girip kendilerini geliştirebiliyorlar. Bu eğitimimizle birlikte biz size bu imkânı sunduk. Böylece bana söylediğiniz bahanelerin birçoğu ortadan kalktı belki de. Benim bu yayını yapmamın amacı sizin bahanelerinizi sizlere tekrardan hatırlatmak, bu bahaneleri ortadan kaldırmak ve bana verdiğiniz bu cevapların birer bahane olup olmadığını sizlere hatırlatmaktı. Sizlere bu yayınımda, daha önceki yayınlarımda sizlere bahsettiğim konfor alanından da bahsedeceğim.
“Eşim destek olmuyor.” denilmiş.
Bunu da tam olarak anlamadım. Yani Fransa’ya sonradan gelmiş olabilirsiniz (Sadece Fransa’da yaşayanlardan bahsetmiyorum.). Mesela sizi bugün yarım saat Fransızca çalışacağım dediğiniz zaman eşiniz size “Yapma, çalışırsan boşarım” mı diyor? Veya Eşinizin Fransızca bilmesi ama sizinle Fransızca konuşmaması sizin Fransızca öğrenmenizi etkileyebilir mi gerçekten? Etkilemez, etkilememeli. Çevrenizdeki insanların sizi etkilemelerine izin vermeyin. Bu yüzden eşinizin size destek olmaması size kötü bir etki yapmamalı aksine sizi motive etmeli. Siz kendinize “Eşim bana destek olmamasına rağmen ben Fransızcayı öğreniyorum, öğreneceğim ve onunla Fransızca konuşacağım” demelisiniz. Bu şekilde kendinizi motive etmelisiniz.
“Erteleme, sonra öğrenirim daha zamanım var” denilmiş. Erteleme denilen şey artık bir hastalık olarak görülüyor. Çünkü artık her şeyi erteleyip zamanlar hayatı ertelemeye başlıyoruz. Hayatı ertelemek demek bugünü yaşayamamak demek. Hiçbir şeyi ertelemeyin. Bugün yapılacak bir şey varsa bugün yapın. Atalarımızın dediği gibi bugünün işini yarına bırakmayın. Siz erteledikçe hayatınız erteleniyor.
“Evde hiç Fransızca konuşmuyoruz.” denilmiş.
Önemli değil, evinizde hiç Fransızca konuşulmasın ama siz öğrenin. Bizim eğitimlerimiz var, ücretsiz eğitimimiz var veya YouTube kanalımızda bir sürü videomuz var oradan öğrenin veya akademimize girin, akademide bize istediğiniz zaman sorular sorun. Evde kimse Fransızca konuşmuyor diye bizimle de konuşmayacak değilsiniz. Gelin bizimle konuşun.
“Ah Hocam, ben de bir bilsem bu öğrenmeme isteği nereden geliyor. Belki bir çaresini bulurdum.” denilmiş. Belki de…
“Nereden başlayacağını bilememek, konudan konuya atlamak.” denilmiş. Bu konu üzerinde geçen yayınlarımızda da çok konuşmuştuk. Nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız tabii ki de zorlanırsınız. Az önce de bahsettiğimiz konunun aslında aynısından bahsediyoruz şu an. Öğreneceğiniz zaman nereden başladığınızı bilmeniz lazım. En düşük seviyeden başlayarak yavaş yavaş yükselmeniz lazım demiştik. Nereden başlayacağınızı bilemezseniz bu sefer en zor konudan başlarsınız ve bu sefer de anlamadığınız konu olduğu için karşınızda, ilerlemeniz çok zor olur arkadaşlar bu normal bir şey ama bu bir bahane değil. İlla nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız bizim web sitemizdeki eğitimlerin altındaki tanıtımlarda o derslerde neyi öğrettiğimiz madde madde yazılı.
Sitemizi inceleyin, ben size orada çok güzel bir metodoloji verdim illa eğitimlerimize kayıtlı olmanıza veya almanıza gerek yok o metodolojiyi alın hangi dersten başlayacağınızı anlayacaksınızdır.
“Hocam ben ilkokulu bile bitirmemiş biriyim ama en büyük sorunum unutkanlığım.” denilmiş.
Bu konuyla ilgili size hazırladığım bir tane örnek var yine bu canlı yayınımızda size bu örneği vereceğim. İlkokulu bitirmemiş bir kişinin başarısından bahsedeceğim size. Bence ilkokulu bitirmemeniz sizin öğrenememe gibi bir bahanenizin olmasına sebep değil, bana bu yazıyı yazabiliyorsanız siz okuma yazma biliyorsunuz demektir. Okuma yazma bilmeniz öğrenmeniz için yeterlidir. Kimse size Fransızcada kimya derslerini vermeyecek veya fizik derslerini öğretmeyecek.
“Kelime bilmiyorum, cümle kuramıyorum” denilmiş. Bu bir bahane değil, öğreneceksiniz sonuçta.
“Hocam çok kaba bir dil gibi geldi, şiir dili demişlerdi alakası yokmuş ve gırtlak konuşmalarından hep nefret etmişimdir çocukluğumdan beri. Sanki boğulma sesi gibi” denmiş. Bu yoruma verilecek cevabı bulamadım çünkü yanlış da diyemiyorum doğru bir yorum. Sonuçta gırtlaktan konuşulan bir dil ama bunu sevmemeniz tamamen öznel bir yaklaşım.
Acaba Fransızcayı sevmemeniz bir bahane olabilir mi bilmiyorum.
“Günden insanın canını sıkıyor. Kafaya takıyorsun, üzülüyorsun. Korona feci sarstı hepimizi. Geleceğin önünü öngörmemek yoruyor insanı. Korona ilk çıktığında ne olacak, nasıl başa çıkılacak, ölü sayısı ve iyileşen sayısı derken şimdi de geçecek mi, normal hayata dönebilecek miyiz derdine düştük.” denilmiş. Bence bu tamamen bir motivasyon kaynağı olması lazım. Bu sizi nasıl engeller, bu nasıl bir bahaneye dönüşebilir sizler için? Bunun sizi motive etmesi lazım. Kendinize sormanız gereken sorular “Korona zamanını ben nasıl geçirdim? Koronadan sonraki hayata ben nasıl hazırlandım?” sorularıdır.
Şimdi ise size kendi görüşlerimden bahsetmek istiyorum. Bundan önceki derslerimizde konfor alanından bahsetmiştik hatırlarsanız. Konfor alanı kendimizi rahat hissettiğimiz, çevremizdeki insanlarla sabah işe gittiğimiz yer ile, akşam eve gelip izlediğimiz televizyon ile, gece yattığımız saat ile, dışarıda görüştüğümüz insanlar ile aslında kendimize bir küme oluşturuyoruz.
<!KAĞIT GÖSTERİLİR!>
Bu kâğıt sizin konfor alanınız olsun, bu alanın içinde gittiğiniz iş var, akşam eve gelince izlediğiniz televizyon var, sabah kalkma saatiniz var, akşam yatma saatiniz var, arkadaş çevreniz var, gittiğiniz restoranlar var, tatil için gittiğiniz yerler var… Bunun içerisinde sizin sürekli yaptığınız her şey var.
Bu konfor alanın içinde durmak size hep iyi hissettirir.
Çünkü bunun dışında bilinmezlik vardır. Alanınızdaki şeyler sizi zehirlese bile siz burada kalıyorsunuz. Bununla ilgili ufak bir hikâye var onu da anlatayım.
Bir köyde yaşayan bir köpek sürekli kurt gibi uluyarak bağırırmış. Köylülerin oturduğu yerde, kahvehanede hep o köpeğin bağırtıları duyulurmuş. Köpek acı çekermiş ve kahvehane bir gün toplanıp köpeğin yanına gitmişler köpeğe ne olduğunu öğrenmek için. Bakmışlar ki köpek çivili bir tahtanın üzerinde yatıyormuş. Köpek çiviye o kadar çok alışmış ki, o çivi ona her ne kadar acı verse de orada yaşamaya devam etmiş. Çünkü o çivi o köpeğin konfor alanı haline gelmiş. Çivi ne kadar acı verse de konfor alanının dışındaki bilinmezlikten korkmuş.
Konfor alanı budur. Sizin her zaman yaptığınız işlerdir.
Siz konfor alanı içerisinde kalmaya devam ederseniz kendinizi hiçbir şekilde geliştiremezsiniz. Çünkü bu konfor alanı sizin gelişmenize engeldir. Kendinizi geliştirmek istiyorsanız, hayatta bir şeyler başarmak istiyorsanız veya kendinize başka bir gelecek hazırlamak istiyorsanız konfor alanınızın dışına çıkmak zorundasınız. Sizin hayal ettiğiniz gelecek, bu konfor alanının dışında.
<!BİLGİSAYAR EKRANINDAN GRAFİK GÖSTERİR!>
Bakın burada konfor alanı var, nüfusun %98’i konfor alanının içerisinde. Peki bu konfor alanında ne var? Güvensizlik, korku, sıkıcı bir hayat, daha azına razı olmak, erteleme, pişmanlık, riske girmemek, herkes gibi olmak var. İnanmayacaksınız ama nüfusun %98’i bu konfor alanının içerisinde.
Konfor alanının dışında ise nüfusun %2’si var.
Bu kişiler yeni şeyler keşfediyor, kendine güveniyor, ilham alıyor, mutluluğu seçiyor, hayallerinin peşinden gidiyor, hayattan en iyi şekilde yararlanıyor, korkuya rağmen hareket ediyor, sınırsız yaşıyor, bolluk, heyecan, değişimden keyif almak ve bilinmeyeni kucaklamak. Siz konfor alanında kaldığınız sürece kendinizi geliştiremeyeceksiniz.
Size konfor alanından bahsetmemin sebebi sizi konfor alanınızda tutan şeylerin bahaneleriniz olması. Bahanelerinizin farkına vardığınızda konfor alanında sizi neyin tuttuğunu da fark edeceksiniz. Bahanelerinizi bulup onlardan kurtulmalısınız ve bir şekilde konfor alanınızın dışına çıkmalısınız. Dünyada kendini kanıtlamış insanlara bakın, hepsi konfor alanının dışına çıkarak başarmış. Başarılı olmak istiyorsanız bu alanın dışına çıkmalısınız.
Şimdi ise size konfor alanından nasıl çıkabileceğinizi anlatmak istiyorum. Sadece bir şey yapmanız gerek konfor alanından kurtulabilmeniz için. Mesela her gün 7’de uyanıyorsanız, bundan sonra 6’da uyanın ve kendinize 1 saat hediye edin. Dünyanın en zengin insanının da günde 24 saati var, bizim de 24 saatimiz var. O kişiler bu 24 saati doğru yöneterek buralara geldiler. Biz de bu 24 saati nasıl değerlendiriyorsak bizim geleceğimiz de ona bağlı olarak şekilleniyor. Sizden isteğim kendinize günde fazladan 1 saat ayırın.
Normalde kaçta kalkıyorsanız her gün 1 saat erken kalkın.
Bunu yapmanız çok zor olacaktır, bu konfor alanınızın dışına çıktığınız içindir. Bu 1 saati kendinizi geliştirmek için kullanacaksınız. Az da olsa konfor alanınızın dışına adım atacaksınız ve bu attığınız adım sizin geleceğiniz için attığınız en büyük adım olacak. Eksiğiniz ne ise onu geliştirip kapatmak için uğraşın o 1 saatte. Fransızcanız eksikse, Fransızca öğrenin bizim eğitimlerimizden. Biz eğitimlerimizde illaki şu saatte çalışmalısın diye bir şart sunmuyoruz. Dilediğiniz her saatte bizim eğitimlerimize ulaşabiliyorsunuz. Kitap okumanız gerekiyorsa, kitap okuyun. Siz bu bir saati kendinizi geliştirmek için kullanın. Unutmayın! Bundan 3 sene önce verdiğiniz kararlar bugününüzü etkiler. Şu an iyi bir durumdaysanız, bu 3 sene önce iyi bir karar verdiğinizin göstergesidir. Bundan 3 sene sonra nerede ve nasıl bir durumda olmak sizin elinizde.
Bahaneler ardına saklanmayan öğrencilerim var aranızda. Bu öğrencilerim 60 yaş üstü ve 20 yaş altı olan öğrencilerim. Bizim genel gördüğümüz 60 yaş üzeri insanlar emekli, akşama kadar kahvehanede oturan insanlar. Ama benim öyle öğrencilerim var ki şu an Fransızca öğrenmek için çabalıyorlar. Aynı şekilde 20 yaş altı öğrencilerim var. Neden öğrenmek istiyorsunuz diye soruyorum diyorlar ki: “2 yıl sonra nerede olacağımı bugün öğrendiğim dil, bugün gördüğüm dersler belirleyecek.” diyorlar. Eğer ki 20 yaşından önce konfor alanından çıkan bu öğrencilerim 3-5 sene sonra bana tekrardan ulaşırlarsa kendilerinin inanılmaz yerlerde olacağına eminim.
Konfor alanından çıkmış kişilerden bahsetmek istiyorum size arkadaşlar.
Az önce biriniz demişti “Ben daha ilkokul bitirmedim, nasıl öğreneceğim Fransızcayı?” diye. Daha ilkokulu bitirmemiş bir Yoğurt Kralından bahsedeceğim size. Bu Yoğurt Kralı’nın ismi Hamdi Ulukaya. Amerika’ya yaklaşık 10 sene önce gitmiş bir Türk girişimcidir. Bir gün Amerika’da marketten bir yoğurt alıyor ve yediğinde tadını beğenmiyor. 2012 yılında gidip bir şekilde kredi çekip Amerika’da mandıra işine başlıyor.
Sadece 5 sene içerisinde Dünyanın en zengin 1000 insanının içerisinde giriyor. Şu anki serveti 4 milyar dolar. Bu kişi sadece ilkokula kadar eğitim görmüş, düşünebiliyor musunuz? Siz neden yapamayasınız? Neden olmasın? Ampulü bulan mucit Thomas Edison, ampulü icat edene kadar tam on bin kez denemiş. Kendisine sormuşlar “Sen deli misin, neden on bin kere denedin?” demişler. Kendisi işte o tarihe geçen cevabı vermiş: “Başarısız olmadım ama işe yaramayacak on bin yöntem buldum.” demiş.
Şimdi size bu konfor alanı ve kendimden bahsetmek istiyorum.
Ben eğer ki bundan 1 sene öncesine kadar çevremdeki insanlara yardım ettiğim gibi Fransa’daki bütün insanlara nasıl yardım ederim diye sormasaydım bu eğitimi açmayacaktım. Şu anda 1.500’den fazla kişiye Fransızca öğretiyorum. Ben bu kararı bir sene önce vermiş olmasaydım, konfor alanımdan çıkıp günde 2 saatimi sizlere bu eğitimi hazırlamak için kullanmasaydım asla bunu yapamazdım. Benim 1 sene önce aldığım kararlar benimle 1.500 kişiyi etkiledi. Sizin de bugün verdiğiniz kararlar 3 sene sonra siz dahil birçok kişinin hayatını etkileyecektir.
Size bir tane not alabileceğiniz bir şey hazırladım. Belki beğenirsiniz ve odanızın bir tarafına asmak istersiniz. Siz bir sabah uyandığınızda “Bu hayat artık beni zehirliyor, bu konfor alanından çıkmam gerek!” dedirtecek anı bekleyecek misiniz? Yoksa bunu hiçbir zaman yaşamamak için hemen şimdi mi harekete geçeceksiniz? Karar sizin. Unutmayın, bugün verdiğiniz kararlar geleceğinizi etkileyecek. Gelecek sizin elleriniz. Umarım verdiğiniz kararlardan hiçbir zaman pişman olmazsınız.